SİSTEMİN DEĞİŞMESİ ÖNEMLİ!

27.12.2021

SİSTEMİN DEĞİŞMESİ ÖNEMLİ!

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu Euronews Türkçe'ye verdiği röportajda gündeme dair soruları cevaplandırdı.

En son HDP ile görüştünüz. CHP ve İYİ Parti’nin görünürdeki mesafeli yaklaşımına karşı siz daha samimi bir fotoğraf verdiniz. HDP'ye bakışınızla ilgili ittifakın diğer iki partisine göre bir farklılık var mı?

''HDP’nin politikalarını benimsiyoruz dememiz mümkün değil. Onlar farklı bir politika yapıyor. Diğer partilerin de yani CHP’nin de ayrı politikası ve gündemi var, İYİ Parti’nin de öyle. Biz HDP ile de bu görüşmeyi yaptığımız zaman her konuda ittifak ettik veya birbirimizi destekleyeceğiz diye bir netice çıkarılmamalı. Ancak bizim temel kanaatimiz bütün partilerin birbiriyle konuşabilmesi. Çünkü konuşamazsak birbirimizi tanıyamayız ya da ilerde farklı konularda anlaşma ihtimali bütünüyle ortadan kalkmış olur. Biz insanız ve insanlar konuşa konuşa anlaşır. O nedenle bunun bizim siyasetimizde çok önemli bir yeri olması gerektiğine inanıyorum. Şu anda da siyasete hakim olanların birbirlerine karşı çok ağır ifadeler kullanmalarını tasvip etmiyorum. Başta Sayın Cumhurbaşkanının tavrı olmak üzere muhalif olan herkesi çok ağır bir şekilde itham ediyor. Bu doğru değil. Dünyada barış böyle olur, barış çok farklı görüşlere sahip olan kesimlerin birbiriyle konuşabildikleri ortam oluşursa kavga durur.''

Saadet Partisi, Kürt sorunun çözümünde her iki ittifaktan farklı ne söylüyor?

''Biz başlangıçtan beri ülkenin bütünlüğü, huzuru ve barışı çerçevesinde bu problemlerin ele alınması gerektiğine inanıyoruz. Biz bütünlüğümüzden vazgeçemeyiz. Birbirimizle münasebetlerimizde de şiddete başvurmamalıyız. Terörü kabullenmemiz mümkün değil. O zaman konuşmamız icap eder. Bir partidir, ilke ve programlarını benimsemeyebilirim ama demokratik şartlar altında konuşmamızdan da tabi bir şey yok. Aslında bir takım mesafeler kat edildi. AK Parti ilk zamanlar benim söylediğim çerçevede bu meseleye yaklaşmaya çalıştı. Bir süreç takip edildi ve barış görüşmeleri yapıldı. Ama o süreç esnasında da terörün şiddetlenmesi ister istemez kutuplaşmaya sebep verdi. Ben şuan ki noktada ümit ediyorum ki HDP de terör ile arasına mutlaka bir mesafe koyacaktır ki koyuyor da… HDP’nin için de bunlar da var, yine parti içinde farklı gruplar ve sesleri çıktığı da bir gerçek. Onun için terörü bir tarafa bırakmamız ve demokratik şartlar altında konuşmamız gerekir. Kendi lisanlarını konuşması gibi bu istikamette AK Parti’nin attığı adımlar da var. Bugün Türkçe yayın yapan bir kanal var, Kürtçe konuşması suç değil ki geçmişte maalesef bu bir suçtu. Yine kendilerini ifade etmelerine fırsat verilmedi ama şimdi var. Bunun ötesinde bir sorun yok. Ama birisi bölünmeye, şiddete başvuralım derse elbette bunun karşısındayız.''

Oğuzhan Asiltürk ile birlikte AK Parti ve Milli Görüş arasında sıcak bir temas olmuştu. Ayasofya’nın açılması, 28 Şubat Paşalarının cezaevine konulmasıyla Milli Görüş tabanından AK Parti’ye bir kayış oldu mu?

''Yok, bizim tabanımızdan kayacak olan ve gidecek olan kesim AK Parti’ye kaydı zaten. Bizim tabanımız yüzde iki veya iki buçuk değil. Normalde bizim fikir ve düşüncelerimizi kabullenen kesim çok daha yüksek. Fakat hepsi AK Parti’de beklediklerini buldu mu? Onu diyemem… Bizim AK Parti’de olan taban ile bir münasebetimizde bir problemimiz yok. Biz şu andaki yönetim tarzıyla problem yaşıyoruz. Bunu hem geçmişte hem de bugünkü görüşmemizde Cumhurbaşkanına söyledim. Biz layüsel bir başkanlık sistemini benimseyemeyiz. Sorgulanmayan ve hesap vermeyen bir sistemi kabul etmemiz mümkün değil. Bunun değişmesi ilk şartımız. Mevcut Saadet Partisi ve hatta AK Parti tabanı da bundan rahatsız. Sayın Erdoğan yola çıkarken bir sac ayağıyla yola çıktı. Kimlerdi bunlar? Bülent Arınç, Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener… Ama üçü de ayrıldı. Tayyip Bey ilk sac ayağında tek kaldı. Arkasından on küsur yıl beraber çalıştığı arkadaşların tamamı da ayrıldı. Bu durum son gelinen noktada kimsenin söz söyleme hakkının kalmadığını gösterir. Bunu millet bunu kabullenemiyor artık. Millet de yoruldu, sistemin muhakkak değişmesi lazım. Tayyip Bey bu konuda ısrarlı, yeni ekipler kuruyor ve çalışıyor ama bu ekipler bile sık sık değişmeye başladı. Hala istikrar sağlanamadı.''

 

Rahmetli Erbakan’nın söylemlerine baktığımızda Ayasofya önemli ve 28 Şubat da Erbakan’a yönelik post-modern bir darbeydi… Bunlar siz ve kitleniz için bir şey ifade etmiyor mu?

''Çok önemli. Bir şey ifade etmiyor olabilir mi? Ayasofya uzun bir süre haksız ve yanlış olarak kapatılmış bir mabetti. Müzeye çevrildi ama herkesin özlemi Ayasofya’nın açılmasıydı. Bu bizim söylemlerimizin de en önde geleniydi. Biz bundan dolayı müteşekkiriz. Yani bir yerde Cumhurbaşkanını tenkit ettiğimizde hiç faydalı şeyler yapmadı demiyoruz ki. Başörtüsü problemini çözdüler, bana göre Ayasofya’dan daha önemli. Ayasofya bir simge ama öbürü bir insan hakkı. Siz başörtülü bir kızımızın okumasını engellerseniz bu bir cinayettir. İmam hatip okulları açıldı, zenginleşti. Başörtülü hanımlar vekil, vali veya bakan olabiliyor. Bunların hepsi atılan müspet adımlar. Ama bunlar ülkenin bütün problemlerinin çözüldüğü manasına gelmiyor. Bu bizim inançlı kesimin haklarıydı ve verildi. İlk başta bunlar bir kayma yarattı ve AK Parti yüzde ellilere çıktı. Ama ülkenin problemleri bunlarla bitmiyor. Her ülkede bir numaralı mesele insan hakları ve hürriyetleridir. Ama her insanın yaşama ve fikir hürriyeti hakkı olduğu gibi geçimini sağlama hakkı da vardır. Geçim sıkıntısı çeken insan farklı bir yerdedir artık.''


Bunları da dikkate alarak, tabanınız ya da muhafazakâr seçmen Millet İttifakı’na nasıl bakıyor?

''Partiler farklı kanaatlere sahiptirler. Ama şuanda iktidar AK Parti ve MHP var. Bu gidişatı tenkit eden muhalefettir. O nedenle bir araya gelip bu sistemi değiştirmek için kararlı bir tavır sergileyecek. Şimdi yapılan da budur. Bizim tabanımız da diğer taban da bu değişikliği talep ediyor şu anda. O nedenle AK Parti zayıflıyor, Millet İttifakı giderek halkın tasvibini daha fazla alıyor. O nedenle vatandaşın talebi dikkate alınmalı. Türkiye’nin tabanını dikkate alıyoruz. Ama biz şimdiye kadar biz gelirsek ekonomiyi, eğitimi nasıl değiştireceğiz ya da sağlık ve dış politikada ne yapacağız diye konuşmadık. Şimdi sistemin değişmesi önemli, sistemin değişmesinin arkasından bunlar oturulur konuşulur. Burada üç önemli konu var, halkı ilgilendiren. İşsizlik, geçim sıkıntısı, israf, yolsuzluk ve yanlış yatırım muhakkak önlenmeli. Ve bu Türkiye’de gündem bile olmamalı.''


Sizden önce Rahmetli Oğuzhan Asiltürk görüşüyordu Erdoğan’la, siz de görüşüyorsunuz? Tam olarak ne oluyor, sizi yanında mı istiyor Erdoğan yani Saadet Partisini? Mesele bu mu?

''Tabi, Erdoğan bizi yanında istiyor. Bundan daha tabi bir şey olmaz, siyasette bulunan parti liderleri, kendileri ile birlikte olmayan partilerin kendilerine destek vermelerini isterler. Her parti için yapmazsa bile hiç gelme ihtimali olmayan partileri de düşünüyor. Yani CHP ile ittifak yapmaz, ortada muhalefet kalmaz. Onun da sürekli suçlayacağı bir muhalefete ihtiyacı var. İYİ Parti ile ittifak kurmak isteyebilir ama MHP’den dolayı öyle bir yola giremez. Bizi de geçmişte beraber olduğumuz için yanında ister. Ama biz ilkelerimizden taviz vermeyiz. Bizim AK Parti içinde olan veya Tayyip Beyin şahsına bir itirazımız yok, uyguladıkları politikalara itirazımız var. Ama biz Cumhurbaşkanlığı sistemi dışında uyguladıkları ekonomi ve yatırım politikalarına da karşıyız. Ekonomiye aynı kafayla bakmıyoruz. Getirdi faize bağladı, ben de diyorum ki yüzde 17 haramsa yüzde 15 de haram. İsterse yüzde üç desin ve istikrarlı kalsın fark etmez. Tayyip Bey göreve geldikten bir sene sonra benim de olduğum bir toplantıda ‘Faiz bir dünya gerçeğidir’ dedi. Değişti mi bu? Ayrıca bizim dış politikada da uyuşmamız mümkün değil. Bizim dış politikada maalesef bazı adımları atıyormuş gibi görünüyorlar ama bizim tasvip edeceğimiz bir politika yok. Biz kimseyle kavga edelim demiyoruz ki ama kendi menfaatlerimizi önceleyecek çalışmanın içine girelim. Eğitim ve sağlıkta da çok farklı görüşlerimiz var. Başkanlık sistemi bu işin a,b,c’si… O düzelmezse bunların müzakeresini yapmak bile mümkün değil.''


Çok isim konuşuluyor. Özellikle Millet İttifakı adayı üzerinden doğru ya da yanlış isimler dolaşıyor? Seçim yaklaştıkça Millet İttifakı’nda aday konusunda bir anlaşmazlık çıkar mı?

''Geçen sefer oldu, önceden kestirmek zor. Herkes ayrı ayrı çıktı bu ihtimal de var. Ama ben sanki seçime yakın bir ittifak sağlanırmış gibi düşünüyorum.''


Ben şimdi size belli isimler sorsam? Bunların hangisinin kazanma ihtimali yüksek ya da düşük, değerlendirir misiniz?

''Benim bir isim söylemem spekülasyona girer, başkaları söylesin ama ben söylemem. Bu seçim zamanında tam olarak gündeme gelmesi gereken bir konu. Tayyip Bey bile söylemiyor. Kemal Bey de olabilir misiniz diye sorulunca olmam demedi. Hiç bir siyasi parti başkanı ben olmam diye bir ifade de bulunmaz. Doğru da olmaz. Ben de dâhil. Ama ben yokum dedim. Bunlar şimdi konuşulacak konular değil, zorlanıyor.''


Erdoğan, noktayı koyup erken seçim olmayacağını ilan etmişken siz hala erken seçim bekliyor musunuz? Ne zaman, bir öngörünüz var mı?

''Seçim kararını alabilecek tek kişi Sayın Erdoğan. O da diyor ki yok. Ben o zaman seçim zamanında yapılabilir derim. Ancak Tayyip Bey fikrini değiştirebilir mi? Eğer şartlar uygun hale gelirse hemen bir ay sonra seçime gidiyoruz diyebilir. Şu anda AK Parti eriyor ve Sayın Erdoğan’a verilecek oylar da eriyor. Bundan dolayı da Tayyip Bey seçimi kaybedeceğini bile bile erken bir seçime gitmesini mümkün değil diye görüyorum. Ama üstesinden gelirim diye bir atmosfer yakalarsa seçime gidebilir.''


Erdoğan’ın dediği gibi seçim zamanında yapılırsa, muhalefetin erken seçim çağrıları dışında yol haritası nedir?

''İttifakın yol haritası zamanı gelince seçime gideceğiz, başka bir şey yok. Muhalefetin ısrarla seçim istemesinin sebebi iktidarın Türkiye’nin problemlerini çözemediğini görmesi… Bundan dolayı da halka gidelim tercihte bulunsun diyor. Ancak kararı verecek Sayın Cumhurbaşkanın kendisi. Herkes seçime hazırlanıyor artık, bir buçuk seneden daha az zaman kaldı. Fakat Sayın Cumhurbaşkanın tekrar aday olabilmesi seçim kararını Meclis’in almasıyla mümkün. Bu açık. Anayasaya göre Sayın Cumhurbaşkanın kendisinin seçime gidiyoruz diye bir karar alıp ve aday olma imkânı yok. Meclis’e aldırtacak. Bunu da bekleyip göreceğiz, on beş gün mü, bir ay mı bekleyip göreceğiz. Hükümetin değişmesi gerekir çünkü sorunları çözemiyor.''


Çeşitli ekonomistler açıklanan ekonomi seti hakkında 'yoksuldan alıp zengine verildi, zenginin parasının garantörünün yoksul oldu' gibi yorumlar yaptı. Bu dönemde Millet İttifakı’ndan reçete gelmedi. Millet ittifakı bileşenlerinin ekonomi konusunda ortak bir reçete sunma gündemi var mı?

''Biz ekonomik meseleleri oturup konuşmadık. Biz sadece bu sistem nasıl değişecek, bunu konuştuk. Bunlar da konuşulabilir. Meseleye bu şekilde yaklaşmak doğru değil, her partinin farklı görüşleri var. Şu anda Millet İttifakı’nın ekonomi, dış politika, sağlık politikası ya da eğitim politikası yok. Sistem değiştikten sonra bu da oturulup konuşulacak. Ama dolarda patlama geldiği gün o zaman herkes telaşa kapıldı. Sayın Kılıçdaroğlu ve diğer arkadaşlar da açıklamalar yaptı. Biz de yaptık. Faizler aşağı inecek, döviz akıl almaz şekilde düştü. Alınan tedbirler böyle. Hükümet dövize para yatıranların teminatını verecek. Türkiye’nin problemi böyle çözülmez ki. Hazine’den karşılanacak diyorlar, Hazine kimin hükümetin. Hükümet halkın temsilcisi. Halkın cebinden alıp karşılayacağım demek. Spekülatif amaçla parayı dövize yatıranların imdadına böyle yetişiyorlar.''


Anadolu’da seçmene yeterince ulaşabiliyor mu? Muhalefet sosyal medya dışında başka hangi yolla sesini duyurmayı planlıyor?

''Bu dediğinizi biz de hissettiğimiz için teşkilatlarımıza kapı kapı dolaşın dedik. Halka ilişkiler bölümümüzün esas görevi vatandaşa ulaşmak. Sivil toplum örgütleri, odalar, sendikalar, vakıf ve derneklere muhakkak gideceğiz. Esnafa gitmek gerekiyor, her mahallede bir teşkilat istiyoruz. Mahallelerin bir ötesi sokaklar, evler ve son olarak da sandıklara girmek… Sandık başına en az beş kişi istiyoruz, bu bir milyon insan demek. Bunları tertip edip herkese ulaşıp problemleri nasıl çözeceğimizi anlatacağız. Böyle bir çalışma içindeyiz şu anda.''


Özellikle Millet İttifakı’nın öne çıkardığı anketlerde, Saadet Partisi'nin oy oranı düşük görünüyor. Siz anketlere itibar ediyor musunuz?

''Anketlere itibar ediyoruz. Ama anketler o günkü ruh halini gösterir. Çünkü vatandaş bugün kararlı değil. Hele ki bugün AK Parti’den kopanları düşünürsek en az yüzde 25 civarında gidip gelen seçmen var. Yani bir yere gittim meyil ettim dese bile yeni olduğu için başka bir yere de kayabilir.''

Olası bir seçimde var mı bir tahmininiz?

''Seçim tarihim yok ama seçime kazanmak için gireriz. Halkın sıkıntıları konusunda çalışmamız var ve bunu da sunmaya hazırız. Biz yine seçmenin desteğini alacağız.''


Saadet'in desteklediği aday 13. Cumhurbaşkanı olursa kimlerle helalleşmesini istersiniz?

''Bir defa cumhurbaşkanının partisiz olması ve herkesi kucaklaması gerekir. Bu ülke sıkıntıya düştüğünde onu bir araya getirecek ve kucaklayacak olan cumhurbaşkanıdır. Ve bu cumhurbaşkanı da ülkenin her kesiminin sorununu çözecek biri olmalı. Birisine haksızlık yaptıysak ben hatamı kabul eder helalleşirim. Bizim inancımızın bir parçasıdır helalleşmek. Güzeldir. Helalleşmek isteyen tekme atılmaz. Biz sonunda hesabı Cenabı Hak’a veririz. Bu inançla çalıştığınız zaman helalleşmek kolaydır.''